Nuri Bilge Ceylan'ın Kış Uykusu (Winter Sleep) filmini seyrettikten sonra yazdım.
Bilmiyorum, yerimi degiştirsem de sanirim ben ayni benim, özellikle de ruh hallerim. Eksikliklerim, zaaflarim, güçlü yönlerim aynı, yine alınganim, yine seviyorum yalnızlığımı, yine kırılıyorum ve yine bir çocuk gibi mutlu oluyorum. Değişen bir sey yokmuş gibi geliyor görünürde.
Belki bu şıkışmışlık duygusu kendini beğenmemekten kaynaklanıyordur, hani kabul etsem bir şeyleri, su akar yolunu bulur desem kolaylaşacak her şey. Salıvermek bir anda hoş olmaz mi, zorlamamak, hayır illakı benim dediğim gibi olacak dememek.
Ama bu duyguyu benim yarattigim kesin. Çok mu elitist davranıyorum acaba? Hani böyle bir burnu büyüklük hali, ben ve diğerleri durumu, ben haklıyım biliyorum bu yüzden beğenmiyorum kimseleri duygusu.
Elitist olmak o kadar da kötü bir şey olmasa gerek, hem canım ne zaman kendime ben elitistim dedim ki. 'Ben elitistim' diyebilir miyim zaten, hakaret olur bu benim insani yanıma. Öyle bir insan sevgisi var ki içimde o beğenmeyen halime diz çöktürüyor zaman zaman, gözlerim doluyor, içim şefkat duygusuyla dolup taşıyor. En cok da yalniz olduğumda, karanlıkta, yatağıma uzanmışken bu halim gelir beni bulur, içimi çeke çeke ağlarım ve nasıl uykuya daldığımı bile anlamam.
Elitist olmak insani olmayan yüzüm mü yani benim? O benim ama olmak istemediğim ben miyim? Suç mu klasik müzik eşliğinde kahvemi içerken etrafima bakınmak, kendi penceremden olayları değerlendirmek. Hayatın içine karışmayı istememek, ne bileyim elektrik faturasını yarın yatırmam lazım diye paramı denk getirme telaşını anlamsız bulmak ve hatta bu telaşı anlamamak mesela suç mu? Anlamak isterim hayatın içinde olmanın nasıl bir şey olduğunu ama şimdi değil ya da belki de istemiyorum. Küçük sorunlarla uğraşamayacak kadar büyük dertler var bu dünyada, elektrik faturası, kira, cocuğun eğitim masraflari o kocaman dertlerimin yanında ufak kalıyor. Düşünüyorum da yazmak istediğim kitabıma bile başlayamadım henüz.
Peki neye ihtiyacim var benim, neden mutsuzum? Şu kendini reddetme durumunu yeniden gozden geçirmem gerek sanırım. Bende kaç tane ben var? Mesela, yaşamak için öldürebilirim evet öldürebilirim o çok sevdiğim hayvanlardan birini, sadece hayatta kalmak durumda olsam yaparım herkes gibi. Bir film vardi, gerçek bir olayı anlatıyordu: uçak bir dağin tepesine düşmüstü ve çok soğuktu. Hayatta kalanlar arkadaşlarını yemişti yaşamak için. Şimdi bunu yapanlar senden benden daha mı az insandı? Sanmıyorum, bu noktada genel geçer ahlaki değerlerle kimse kimseyi yargılayamaz. Doğrusu yanlışı yok bu olayın, ya da siyah ve beyaz kadar keskin değil ayrımlar.
Yolda bir martı görmüştüm uçamıyordu ve ölecekti, gözlerim dolu dolu olmuştu o zaman, hatırlıyorum ve şimdi diyorum ki gerekirse öldürürüm hayatta kalmak için. Evet, kabul ediyorum hep çelişkilerle dolu hayatım, bir dolu ikiyüzlülüklerle dolu davranışlarım.
Ne istiyorum ben? Sevilmek istiyorum galiba, sadece sevilmek, sınırsızca sevilmek, karşılık beklemeden sevsinler beni istiyorum; sevdiğimi kibrim yüzğnden söyleyemesem de sevilmek istiyorum. O yuzden de gidemiyorum bir yere, uzaklaşamiyorum alıştıklarımdan alışkanlıklarımdan. Güven duygusuna ihtiyacim var, risk alamam, sevilmek icin yeni insanlar arayamam, buna gücüm ve enerjim yok. Olduğum yerde kalıp çevremdeki insanlarin beni sevmesine izin vermekten başka bir seçeneğim yok benim. Ne pahasına olursa olsun olduğum durumu korumalıyım, 'anne rahmi'nden hiç ayrılmamalıyim hep sevilip şımartılmalıyım ve gerekirse yaşamak için hayvani iç güdülerimle hareket etmeliyim.
Edilgen bile olsam hayata karşı, acı da verse en azından param var sevgimı satın aldığım.
Edilgen bile olsam hayata karşı, acı da verse en azından param var sevgimı satın aldığım.
Istanbul, 12.08.2015
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder